Kaygılar hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır. Hepimiz farklı sebeplerle ve çeşitli şiddetlerde kaygı duyarız. İşle ilgili, çocuklarla ilgili, geçim derdi ya da ilişkilerle ilgili kaygı duymamız oldukça doğaldır. Kaygı zihnimizin bizi ortaya çıkabilecek olası senaryolardan korumak amacıyla yarattığı bir savunma mekanizmasıdır. Herhangi olası bir duruma karşı hazırlıksız yakalanmamak için “ya şöyle olursa” gibi senaryolar yazmaya başlar ve bize en kötüsünü düşündürür.
Kaygının sağlıklı ve doğal bir tarafı olduğu gibi, aşırıya kaçtığı kaygı bozukluğu olarak adlandırdığımız durumlar da vardır. Kaygı bozukluğu hem düşünce şekliyle hem de beyin kimyası yani hormonlarla ilgilidir. Aşırı kaygı durumunda vücudun savunma mekanizması devrede, ayık ve uyanıktır. Vücutta sakinlik hormonları salgılanabilmesi için nefes egzersizleri, yürüyüş ve su içmek etkili olabilir. Özellikle nefes verilen sürenin alınan süreden uzun olması (7 sn. – 11 sn. gibi) parasempatik sinir sistemini çalıştıracak ve kaygılı hali yatıştırmaya yardımcı olacaktır.
Kaygıları tamamen yok saymamalı, ağlayan bir çocuğu sakinleştirir gibi, onlara duyulduğunu göstermeliyiz. Bu kaygılarımızı sakinleştirecektir. Bununla birlikte kararlarımızı etkilemesine izin vermeyip, korkulardan yola çıkarak değil umutlara dayanarak karar vermeliyiz.
Tanrı dünyada birçok kaygımız olacağını biliyordu. Bu yüzden Kutsal Kitap yazarları aracılığıyla bize bu konuda birçok mesaj verdi. Tanrı’nın Sözü’ne bakmak dünyanın sebep olduğu kaygıları sakinleştirmenin en etkili yoludur. Kaygı çoğunlukla kontrol isteğinden ve kontrol dışı oluşabilecek durumlardan ortaya çıkar. Tanrı’nın daima kontrolde olduğu ve bizim iyiliğimizi istediği gerçeğine dayanarak güç bulabiliriz.
“Bütün kaygılarınızı O’na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.” 1. Petrus 5:7
“Kaygılar içimi sarınca, senin avutmaların gönlümü sevindirir.” Mezmurlar 94:19
“Sakin olun, bilin ki Tanrı benim.” Mezmurlar 46:10
Kaygıları yatıştırmakla ilgili daha fazla şey duymak isterseniz bu konudaki podcastlerimizi dinleyebilirsiniz.